18 Nisan 2009 Cumartesi

ÇAKIRKEYİF KAFAYLA POLİTİKA NUMARALARI

Burasının bu bölümdeki yazıyla ilgisi yok. Turizm Meslek Okulu da bize bir sofra hazırladı. En güzeli buradaydı... Gene kadeh kaldırıyoruz... Konuşan müdür, sarışın hanım da rehberimiz Nona... Burasının fotosunu ise epeyce aşağıda bulacaksınız... Olur böyle şeyler :-)

Makinelere pil lazım olunca bakkal aranmaya başladık. Azıcık yürüdük ki, epeyce yüksek tavanıyla bir köşede tek başına duran bir bakkal gördük. İçeride onlarca rölyef, altın yaldızlı büyük aynalar ve tavan olduğu gibi dini öyküleri anlatan sarmal ikonlarla bezeli… Bakkal ise bildiğimiz bakkal gibi ama sadece gibi… Bin çeşit –bir kısmı Türkiye’den- bisküvi var… Zaten henüz market olamamışsa, çoğu bakkalda bisküvi çeşitleri gibi ıvırzıvır türünden ürün ile kesinlikle bolca içki var. Başka bir şey yok ama muhabbet var… Bakkala girince, arkada bir köşede yüksekçe yuvarlak bir masa ve etrafında bakkalı işleten ailenin bütün bireylerini gördük. Çok sayıda meze ve ev yapımı votka ile şarap var… Büyük baba, baba ve kadınlar ile iki delikanlı, hep birlikte içip muhabbet ediyorlar. Pil yok, gelin içki var dediler. Çekinerek yanaştık. Böylece bütün seyahatimiz boyunca kahvaltı masaları da dahil olmak üzere soframızdan (ve hayallerimizden!) hiç eksik olmayacak içki muhabbeti başlamış oldu. Közde patlıcan, üzerinde cevizli bir sos ve onunda üzerinde nar taneleri; kıyılmış halde bulduğumuz müthiş lezzetli bir enginar salatası; beyaz ve isli peynir, elbette patates tava ve yeşillik demeti… Laf olsun torba dolsun kabilinden lafa daldım. Caddenin adı K(onstantin). Gamsakhurdia üzerine sohbet açtım… Hristiyan laz diye tanımladığımız Megrel halkının önderlerinden. SSCB’nin son Dışişleri Bakanı Edvard Şavardnazde göreve geldiği sırada çıkan çatışmalarda öldürülen lider ise Konstantin’in oğlu. Şimdilerdeki muhafetin önderi de bu tarihi kişiliğin torunu… Kuruluş günleri olan 9 Nisan’dan başlayarak 9 gün boyunca geceli gündüzlü miting yapan muhalif kesimin lideri de aynı aileden geliyor… Destek buldukları söylenemez. Bu nedenle bakkalda hafifçe demlenen heyet canlanıyor ve kadınlardan biri ‘Megrel diye bir şey yok, herkes Gürcüdür’ kabilinden bir şeyler söylüyor. Gülümseyerek… Çakırkeyif olmanın rahatlığıyla ve bir gerçeğin altını hafifçe çizerek… Karşılıklı olarak tek kelime dil bilmeden 45 dakika muhabbet ediyoruz. Habire kadeh yuvarlıyoruz. Henüz paramızı yerli para birimi Lari’ye çeviremediğimiz için bir kuruşluk bir şey de satın alamıyoruz. Ertesi gün(ler)e buluşmaya söz verip bol bol fotoğraf çekerek ayrılıyoruz… Kentin alt yapısı değişiyor. Bütün sokaklarda büyücek iş makinaları ve işçiler çalışır durumda. Bir kiliseye giriyoruz…

Hiç yorum yok: