22 Ocak 2009 Perşembe

"KINA MERİR, YEGUR SİREM"

Fotoğraf: Ali Öz

Bugünlerde hepimiz Ermenice konuşmaya, yazmaya başladık… Doğrusu, ‘Bıji Serok’tan ileri bir öğrenme ve kullanma düzeyindeyiz!... Zaten meramımız öykünmeden çok; anlama ve ortaklaşma duygusunu iletmeye çalışmak… Bir tür betimleme… Başlığa aldığımız söz çok uzaklardan geldi. Amerika’da yaşayan dostlarımızdan biri bu sözü anımsattı: “Kına merir, yegur sirem”… Türkçe meali: "Sen git öl, ben seni sonra severim."
Timsah gözyaşları dökülüyor… Basında, politika sahnesinde ve sözünü bugüne bırakanlar arasında… Herkes, Hrant’ın “Demokrasi kahramanı, Anadolu’nun öz evladı” olduğu yolunda nitelemelerle ağlaşıyor… Dökmeyen(ler) de zaten fütursuzca ‘iyi oldu’ diyor… Küfür edenleri, ‘hak ettiğini buldu’ diyenleri; döktükleri kanın üzerine konuşanları halkın adaletine havale ediyoruz… Vicdanlarda, bilinçlerde cezalarını bulurlar…
SİRELİ YEĞPAYRİS… SEVGİLİ KARDEŞİM…
Hrant’la 12 yıl kadar önce ÖDP’nin Beyoğlu ilçesinde karşılaştık. O dönem çok daha aktif olan ilçe, ‘öteki’ ve ‘etnisite’ üzerine bilgi sahibi olmaya çalışıyordu. Rumlar, Yahudiler, Çerkesler, Ermeniler, Lazlar ve Hemşinliler de gelip tarihi ve kültürel özelliklerini anlatmışlar; müziklerinden örnekler sunmuşlardı. Üç kişilik bir heyetle birlikte Hrant’ı orada görmüştüm… Gözlerinin içi gülüyordu. Dostlarının arasında olmayı ne kadar özlediğini söylerken, “Bizler, siyasete çok uzaktan bakardık. Pencereden sokağa yüzümüzü bile dönmezdik. Ama başka çaresi yok… Artık yavaş yavaş çıktığımız balkonlardan sokaklara indik… Düşündüğümüzü ifade etmemiz lazım”… Böyle demişti. Sonraki yıllarda onlarca toplantı salonunda, miting meydanında veya basın açıklamasında beraber olduk. Benim “Çalışkan Kadınlar Ülkesi; Hemşin” kitabımı Agos’a götürdüğümde, nasıl heyecanlanmış ve beni onore eden biçimde “Ben bu kitabı biliyordum. İyi ki yaptın” demişti. Sarkis ağabey de Ermenistan’da çıkan Hemşin gazetesini göstermişti… Çıkarken eski bir reflekse koşut olarak çevreye bakmıştım. Kapısı bacası nasıl bir yerdi? Kameraları var mıydı? Sokakta bir koruma olabilir miydi? Hayır. Her şey bir serseri kurşun için çok kolaydı…
TABULAR… TABUTLAR…
Gerçekten de tehcir meselesi Hrant’ın duygulu ve yumuşak üslubuyla konuşulur hale gelmişti. Dikkat edin, konuşulur hale gelmişti diyorum çünkü Türkiye tabular ülkesidir… 100 yaşındaki heriflere ergen olmayan kız çocuklarını satarlar ama vay bizim şehrin insanına laf söyledin diye, günlerce ulurlar… Hamamcıların yazı nesnesi olduğu bir metinde hamam geyikleri yapamazsınız; bir alay protesto gelir… Din, halklar ve haltlar, özgürlükler ve insan hakları gibi konular öyle ulu orta konuşulur mevzular değildir bu toprakların insanları için. İşte tam da bu nedenle bu toprakta olup bitenleri dillendirmek gerekiyordu. Ama devletin ‘derin’ kanadı da ‘sığ’ kafaları da bu türden meselelerin konuşulmasını sevmezdi. Dumanlı havadan nema kapan milliyetçi/sağcı kesim, şirazeyi kaçırmamak isterdi. İşte Ermeni meselesinde Hrant kendini ortaya attı. Bilgilendirdi, gösterdi, öğretti, paylaştırdı… Ayağa dolaştı…
SİDESUTYUN PAREGAMİS… ELVEDA DOSTUM…
Onu hâlâ anlamıyorlar, anlamaya çalışmıyorlar. ‘Hepimiz Hrant’ız, Hepimiz Ermeni’yik’ denilmesinden bile rahatsızlar. Bir siyasi, “Tamam ölmüş, kötü olmuş; ama, niye Ermeni’yiz diyelim –Şevket Kazan”… Ya da bir gazeteci, “Çok kötü bir olay. Ama unutulmamalı ki; Türkiye aleyhine çok ağır sözleri oldu –Emin Çölaşan-“… Bunlarınki timsah gözyaşı falan değil. Çok bilmişlerin ‘aklı selim içinde’ söyledikleri büyük laflar. Bunları da halkın adalet duygusuna, vicdanına havale ediyoruz…
Bu yazıyı cenaze töreninin arefesinde yazıyorum. Gecenin şu saatinde, onca yıldır içimi bu kadar acıtan başka bir ölüm yaşamadım diyebilirim... Acıyla kalsa iyi, hıncım da Ararat kadar büyük… Elveda dostum. Sidesutyun paregamis…

HEPSİNİ BİRLİKTE ANALIM…
Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in silahlı suikaste uğramasıyla 102 yılda öldürülen gazeteci sayısı 62'ye çıktı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin listesine göre gazeteciler, yayın organları ve öldürülme tarihleri şöyle:
Hasan Fehmi Bey/Serbest 1909, Ahmet Samim/Sada-yı Millet 1910, Zeki Bey/Şehrah 1911, Hüseyin Kami/Alemdar 1912 veya 1914 , Hasan Tahsin/Hukuk-u Beşer 1919, Silahçı Tahsin/Silah ve Bomba 1914 , İştirakçi Hilmi/iştirak,Medeniyet 1922, Ali Kemal/Peyam-ı Sabah 1922, Hikmet Şevket 1930, Sabahattin Ali/Marko Paşa 1948, Adem Yavuz/Anka Ajansı 1974, Ali İhsan Özgür/Politika 1978, Cengiz Polatkan/ Hafta Sonu 1978, Abdi İpekçi/Milliyet 1979, İlhan Darendelioğlu/Ortadoğu 1979, İsmail Gerçeksöz/Ortadoğu 1980, Ümit Kaftancıoğlu/TRT 1980, Muzaffer Fevzioğlu/Hizmet 1980, Recai Ünal/Demokrat 1980, Mevlüt Işıt/Türkiye 1988, Seracettin Müftüoğlu/Hürriyet 1989, Sami Başaran/Gazete 1989, Kamil Başaran/Gazete 1989, Çetin Emeç/Hürriyet 1990, Turan Dursun/İkibine Doğru ve Yüzyıl Dergileri 1990, Gündüz Etil 1991, Mehmet Sait Erten/Azadi Denk 1992, Halit Güngen/İkibine Doğru 1992, Cengiz Altun/Yeni Ülke 1992, İzzet Kezer/Sabah 1992, Bülent Ülkü/Körfeze Bakış 1992, Mecit Akgün/Yeni Ülke 1992, Hafız Akdemir/Özgür Gündem 1992, Çetin Ababay/ Özgür Halk 1992, Yahya Orhan/Özgür Gündem 1992, Hüseyin Deniz/Özgür Gündem 1992, Musa Anter/Özgür Gündem 1992, Yaşar Aktay/Serbest 1992, Hatip Kapçak/Serbest 1992, Namık Tarancı/Gerçek 1992, Uğur Mumcu/Cumhuriyet 1993, Kemal Kılıç/Yeni Ülke 1993, Mehmet İhsan Karakuş 1993, Ercan Güre/ HHA 1993, İhsan Uygur/Sabah 1993, Rıza Güneşer/Halkın Gücü 1993, Ferhat Tepe/Özgür Gündem 1993, Muzaffer Akkuş/Milliyet 1993, Nazım Babaoğlu/Gündem 1994, Erol Akgün/Devrimci Çözüm 1994, Seyfettin Tepe/Yeni Politika 1995, Metin Göktepe/Evrensel İstanbul 8 Ocak 1996, Kutlu Adalı /Yeni Düzen (Kıbrıs) 1996, Selahattin Turgay Daloğlu 1996, Reşat Aydın/AA, TRT 1997, Ayşe Sağlam 1997, Abdullah Doğan/Candan Fm 1997, Ünal Mesuloğlu/TRT 1997, Mehmet Topaloğlu Kurtuluş 1998, Ahmet Taner Kışlalı/Cumhuriyet 1999, Hrant Dink/Agos 19 Ocak 2007.

Hiç yorum yok: