28 Şubat 2009 Cumartesi

BİR HEMŞİN KÖYÜNDE KONUŞULAN TÜRKÇE AĞIZ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER: ERİVAN SUNUMU

Sevgili Ayşenur (Kolivar) sahnede devleşen bir sese sahip... Müthiş, müthiş, müthiş...

Hepiniz iyice biliyorsunuz artık. Sonbahar filminin özellikle finaldeki muhteşem şarkısını söyleyen kişi Ayşenur Kolivar... Bir etnomüzikolog gibi çalışan sevgili Ayşenur, durmadan konser vererek de araştırmalarını, yaptığı işi paylaşmakta. Denk geldi ve birlikte Hemşin Haftası için Erivan'a gittik. Ağustos ayında... Konserler, sergiler ve akademik toplantılar yapıldı. Ayşenur hoca da (kendisi bir özel üniversitede hocadır) orada Hemşin üzerine bir bilimsel rapor sundu. Rapor uzun ama burada asılı duracak. İsteyen okur... Okuyalım, güzelleşelim...


I. Giriş

Bu çalışmada, Hemşin kültürünün belirli unsurları, bir Hemşin köyünde konuşulan Türkçe ağzına dair alan çalışmasından elde edilen veriler üzerinden incelenecektir. Hemşin kültürü ifadesinin bazı belirsizlikler içermesi olası olduğundan her iki terimden de ne kastettiğimi anlatarak başlamak istiyorum.

A. Kültür kavramı

Kültür kavramı, 19. Yüzyılın sonlarından itibaren sosyal bilimler içerisindeki en karmaşık kavramlardan biri olmuştur. Karmaşıklığının bir boyutu KELİMENİN kısmen örtüşen birçok farklı anlama sahip olmasıdır. Bu nedenle, kullanıldığı her yerde hangi anlamda kullanıldığının açık bir şekilde tanımlanması gerektiğini düşünüyorum. Bu çalışmada kültür kavramı, bir insan grubunun varlığını sürdürmek ve yeniden üretmek için kullandığı bilgi birikimi ve eylemler anlamında kullanılmaktadır. Bu itibarla kültür bireysel bir şey değil, tam aksine bir grubun üyelerinin paylaştığı bilgi birikimi ve eylemlerdir.
Karmaşıklığının bir diğer boyutu da kimlik, ideoloji vs. türünden kavramlarla ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Hemşin kültürüne dair tartışma açısından bakıldığında özellikle kültür ve kimlik kavramları arasındaki ilişkinin önem taşıdığı kolayca görülür. Kimlik İFADESİ, kültürÜN aksine bireye ilişkin bir kavramdır ve bir kişinin çeşitli şekillerde tanımlanabilecek bir insan grubuna aidiyetini ifade eder.
Bu çalışmada, Hemşinli kimliği değil Hemşin kültürü ele alınacaktır. Bir başka deyişle, kendilerini Hemşinli olarak adlandıran kişilerin kendi kimliklerini nasıl tanımladıkları bu çalışmanın kapsamı dışındadır. Çalışmanın ana konusu Hemşin kültürünü paylaşan kişilerin varlıklarını sürdürmek ve yeniden üretmek için kullandığı bilgi birikimi ve eylemlerin bazılarını sunmaktır.
Karmaşıklığın bir başka boyutu da kültür kavramının bir soyutlama olmasından ileri gelmektedir. Bir başka deyişle, kültür kavramının gerçek dünyadaki temsilleri kendisini kültürlerarası ilişkiler sistemi içerisinde ortaya çıkan belirli bileşimler, çeşitlemeler vs. yoluyla ortaya koyar. Bu itibarla, Hemşin kültürü konusunda yapılacak bir tartışma açısından melez kültür kavramının önem taşıdığını düşünüyorum. Farklı kültürler, bir arada yaşamak ya da etkin iletişim olanaklarına sahip olmak gibi nedenlerden dolayı kendi bilgi birikimlerini ve eylemlerini başka bir kültürle yoğun, sistemli, sürdürülebilir ve geriye döndürülemez şekilde paylaşabilirler. Bu tür bir süreçte yeniden şekillenen kültürler melez kültürler olarak adlandırılmaktadır.
Buraya kadar kültür teriminden ne kastettiğimi açıklamaya çalıştım. Şimdi Hemşin kültürü başlığındaki Hemşin terimini ele alacağım.

B. Hemşin

Hemşin Doğu Karadeniz’de hem bir coğrafi bölgenin hem de bir kültürün adıdır. Coğrafi olarak Doğu Karadeniz dağlarının Rize ve Artvin ileri içerisinde yer alan bölümünün sırtları ve iç bölgeleri Türkiye’de Hemşin bölgesi olarak adlandırılmaktadır[1].
Genelde, Türkiye’deki Hemşin coğrafyası doğu (ya da Hopa) Hemşin ve batı Hemşin[2] şeklinde iki ana parçaya bölündüğü varsayılmaktadır[3] Doğu (ya da Hopa) Hemşin Artvin’in Hopa ilçesindeki Hemşin köylerinden oluşmaktadır. Bazı araştırmacılar aynı ilin Borçka ilçesindeki Hemşin köylerini de buraya dâhil etmektedir[4]. Batı Hemşin kültürel coğrafyasının sınırlarının tanımı ise biraz daha ihtilaflıdır. Batı Hemşin’in genellikle Rize ili Pazar ve Çamlıhemşin ilçelerindeki Hemşin köylerini içerdiği düşünülür. Bazı araştırmacılar,[5] İkizdere, Çayeli ve Fındıklı ilçelerindeki Hemşin köylerini de buna dâhil ederler. Bu coğrafi bölümlenme aynı zamanda kültürel bir ayrım olarak da düşünülür çünkü bu iki bölgenin birbirinden dil itibariyle de ayrıldığı iddia edilmektedir[6]. Batı Hemşin’de Türkçe ağızlar konuşulmasına karşılık doğu Hemşinlilerin iki dilli olduğu ve “Homşetsma” denilen bir batı Ermenice ağzını da konuştuğu kabul edilmektedir[7]. Bazı araştırmacılar[8], batı
[1] Türkiye dışında yaşayan Hemşinliler de vardır. Daha detaylı bilgi için bkz. Vaux, B. “Hemshinli: the forgotten Black Sea Armenians” Journal of Armenian Studies, 6.2: 2001, 47-71. Rusya’da yaşayan Hemşinliler ve Sovyet dönemi boyunca tarihleri için bkz. Hovann Simonian,“The vanished Khemshins”, Journal of Genocide Research, v.4. 3: 2002, pp. 375-385.
[2] Trabzon, Samsun, Ordu, Sakarya, Bolu, İzmit ve İstanbul’da da buralara çeşitli nedenlerden dolayı göç eden Hemşinliler tarafından kurulmuş olan Hemşin köyleri vardır.
[3] Gülsen Balıkçı, “Rize-Pazar/ Akbucak, Ortayol ve Uğrak köylerinin etnik yapıları”, Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, (Ankara:Ankara Üniversitesi, 1997), p.43, Levon Haçikyan, Hemşin gizemi, (İstanbul: Belge Yayınları, 1996), p.53, Ali Gündüz, Hemşinliler, (Ankara: Ardanuç Kültür Dayanışma Derneği, 2002), p.54, Hovann Simonian, “History and identity among the Hemshin”, ISIM NEWSLETTER, (Leiden: International Institute for the Study of Islam in the Modern World, 2004), p.24, Peter A. Andrews, Türkiyede etnik gruplar, (İstanbul: Ant, 1992), pp.181-182.
[4] Gülsen Balıkçı, “Rize-Pazar/ Akbucak, Ortayol ve Uğrak köylerinin etnik yapıları”, Unpublished M.A dissertation, (Ankara:Ankara Üniversitesi, 1997), p.43, Hachikian, H. “Notes on the geography, history, demography, and anthropology of the Hemşinli”, in Hovann Simonian (ed.). The Hemshin: A Handbook, (London: Routledge Curzon, 2005).
[5] ibid, Yusuf Kobal, “Hemşin”, Cennet Rize’nin Sesi, 2: 1991, p.9, Ali Gündüz, Hemşinliler, (Ankara: Ardanuç Kültür Dayanışma Derneği, 2002), p.65, Gülsen Balıkçı, “Rize-Pazar/ Akbucak, Ortayol ve Uğrak köylerinin etnik yapıları”, Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, (Ankara:Ankara Üniversitesi, 1997), p.43.
[6] ibid., p.43, Peter A. Andrews, Türkiyede etnik gruplar, (İstanbul: Ant, 1992), p.182, Ali Gündüz, Hemşinliler, (Ankara: Ardanuç Kültür Dayanışma Derneği, 2002), p.68, Levon Haçikyan, Hemşin gizemi, (İstanbul: Belge Yayınları, 1996), p. 53.
[7] Homşetsma hakkında daha ayrıntılı bilgi için bkz. Sally J. Berens, “The phonetics and phonology of Homshestma”, Yayınlanmamış doktora tezi, (Harvard College, 1997) ve Bert Vaux, “Hemshinli: the forgotten Black Sea Armenians”, Journal of Armenian Studies, 6.2: 2001, 47-71.
[8] Ali Gündüz, Hemşinliler, (Ankara: Ardanuç Kültür Dayanışma Derneği, 2002), p.68, Orkun Yaman, “Etniklik ve Hemşin üzerine”, Halkbilimi. 7:1998, p.56.
Hemşin’deki Türkçe ağızlarda Homşetsma’dan geçen alıntı sözcükler bulunmakla birlikte, bunun bölgede yaşamış olan Ermenilerden kalma olduğunu ve Homşetsma’nın batı Hemşinliler tarafından batı Hemşin’de asla anadil olarak konuşulmadığını iddia etmektedir. Diğer yanda, başka bazı araştırmacılar da[1], Homşetsma’nın batı Hemşin’de anadil olarak konuşulmuş olduğunu ancak bugün tamamen unutulmuş olduğunu iddia etmektedir. Dolayısıyla, sözcük dağarcığı düzeyinde Homşetsma’nın etkisi konusunda bir görüş birliği olmakla birlikte batı Hemşin’de Türkçe ağızlarda kullanılan sözcüklerin başka bir dilden geçme alıntı sözcükler mi olduğu yoksa daha önceden konuşulmuş olan bir dilin kalıntısı mı olduğu konusunda bir görüş ayrılığı vardır.
Buna karşın, sorunun esasının yukarıda tarif edilen görüş ayrılığı değil, Homşetsma’nın bugün batı Hemşin’de konuşulmadığı konusundaki görüş birliğinde yattığını düşünüyorum. Yaptığım alan çalışmasında Homşetsma’nın yerli konuşurlar tarafından batı Hemşin’de hala konuşulmakta olduğunu gördüm. Dolayısıyla, doğu ve batı Hemşin arasında yukarıda belirtilen dilsel ayrımın geçerli olmadığını düşünüyorum. Doğu ve batı Hemşin arasında dil farklılığı temelinde yapılan ayrım geçersiz olduğu için bu bölümleme yerine Hemşin terimini bütünlüklü bir kültürün ifadesi olarak kullanıyorum.
Bu bölgenin fiziksel coğrafya itibariyle en önemli özelliği dar kıyı çizgisi boyunca uzanan sıradağların dereler tarafından derin vadilere bölünmüş olmasıdır. Genelde, köyler vadilerde kasabalarsa kıyı bölgesindedir. Köylerde genellikle kendine yeterli bir toplum bulunduğundan köyler ve kasabalar arasındaki ilişki çay üretiminin bölge ekonomisinde belirleyici hale geldiği 70 yıllara kadar çok yoğun değildir.
Bölgenin kültürel coğrafyasının bir başka önemli özelliği de bölgede konuşulan dillerin ve var olan kültürlerin çeşitliliğidir. Hemşin bölgesi ve çevresinde konuşulan başlıca dil ve ağızlar resmi dil olarak Standart Türkçe, çeşitli Kuzey Anadolu Türkçe ağızları, Homşetsma, Lazca, Gürcüce, Pontus Rumcası, Kürtçe ve bu dillerin yöresel ağızlarıdır. Hemşin, Laz, Pontus Rum ve Gürcü kültürlerinin özellikle kasabalarda yoğun bir ilişki içerisindedir. Yalıtılmış köyler ve çok kültürlü kasabalardan oluşan bu yerleşim yapısının bölgede konuşulan dil ve ağızlar üzerinde önemli bir etkisi olmuştur. Bir yanda yalıtılmış köy yapıları söz konusu dil ve ağızların bazı önemli arkaik özelliklerini muhafaza etmesine olanak verirken diğer yanda kasabalardaki çok kültürlü ortam kültürler arasında güçlü bir etkileşime zemin hazırlamış, bu dil ve ağızlarda yeniliklerin ortaya çıkmasını kolaylaştırmıştır.
II. Olgu Sunumu: Bir Batı Hemşin Köyünde Alan Çalışması
[1] Levon Haçikyan, Hemşin gizemi, (İstanbul: Belge Yayınları, 1996), p.55, Hovann Simonian, “History and identity among the Hemshin”, ISIM NEWSLETTER, (Leiden: International Institute for the Study of Islam in the Modern World, 2004), p.24.
Bu çalışmada sunulan veriler Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde yaptığım yüksek lisans tezim için 2004 yılında toplanmış olan verilerdir. Yüksek lisans tezimin konusu Rize ili Çayeli ilçesindeki bir Hemşin köyünde konuşulan Türkçe ağzın sesbilimsel özellikleridir. Alan çalışması sırasında, bu köyde kendilerinin Ermenice olarak tanımladığı Homşetsma’nın da konuşulduğunu gözlemledim. Dolayısıyla köyde konuşulan Türkçe ağzın Homşetsma ile ilişkisinin göz önünde bulundurulması gerektiği açıktı. Homşetsma üzerine bilgilerim sınırlı olduğu için ve tezimin ana konusu köydeki Türkçe ağız olduğu için bu ilişkiyi ayrıntılı olarak inceleyemedim. Şimdi, bu Türkçe ağzın Homşetsma’yla ilişkili olabilecek bazı özelliklerine bazı dair olgular sunmak istiyorum.

A. Ünlü Sistemi

Sesbilimsel açıdan, bu Türkçe ağızda aşağıdaki ünlü dağarcığı tablosunda gösterilen beş ses bulunmaktadır. Aynı beş ünlülü sistem Hemşin’in Elevit[1] ve Senoz vadisi gibi diğer bölgelerinde de görülmektedir. Bu yaygın fenomenin örneklerine Trabzon[2] ve Rize[3] bölgelerinde konuşulan Türkçe ağızlarda da rastlamak mümkündür. Dolayısıyla dilbilimci Brendemoen haklı olarak şu soruyu sormaktadır: “…Neden Doğu Karadeniz ağızlarında /ı/, /ü/, /ö/ ünlülerinin bulunmaması yönünde bir eğilim vardır?” [4] Trabzon yöresindeki Türkçe ağızlara dair cevabı da şudur: “… bu durum ancak yabancı dillerin etkisiyle ya da Lars Johansson’un terminolojisini kullanacak olursak yabancı dillerden kod kopyalanmasıyla açıklanabilir… Burada sözkonusu olan başlıca dil Rumcadır, /ı/, /ü/ ve /ö/ ünlülerinin kullanılmaması eğilimi Rumcanın fonem dağarcığının Türkçeninkine kısmen dayatılması
[1] Ayşenur Kolivar, “Turkish vowel harmony and the dialects of Rize: a case study in Elevit” Yayınlanmamış makale.
[2] Bernt Brendemon, “A note on vowel rounding in the Trabzon dialects”, in A. Sumru Özsoy et al. (eds.), Studies in Turkish linguistics, Proceedings of the Tenth International Conference in Turkish Linguistics, (İstanbul: Boğaziçi University Press, 2003), pp.318-319.
Yasemin Öner, “Harheş dialect: a phonological and morphological analysis”, Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, (Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul, 1978), p.16.
[3] Turgut Günay, Rize ili ağızları, (Ankara: Kültür Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayınları, 1978), p. 27 “Bunun sonucunda Rize ili ağızlarında diftonglar ve yazı dilinin tesiriyle doğan bazı analojik biçimler dışında ı, ö, ü seslerine rastlamak mümkün değildir.”
[4] Bernt Brendemon, “A note on vowel rounding in the Trabzon dialects”, in A. Sumru Özsoy et al. (eds.), Studies in Turkish linguistics, Proceedings of the Tenth International Conference in Turkish Linguistics, (İstanbul: Boğaziçi University Press, 2003), p.318.
sonucu ortaya çıkmıştır. Rumcanın ünlü sisteminde beş ünlü fonem bulunmaktadır, “tipik Türkçe” olan yani /ı/, /ü/ ve /ö/ ünlülerine sahip değildir.”[1]
Hemşin yöresinde Rumcanın etkisinin sorgulanabilir olduğu ve yörede halen daha iki dilli insanların yaşadığı göz önüne alındığında Hemşin bölgesinde yoğun olarak konuşulan diğer dillere yani Lazca ve Homşetsma’ya bakılması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Gerek Homşetsma gerekse Laz dilinin beş ünlülü bir sisteme sahip olması gerçekten ilginç bir olgudur. Brendemoen’in akıl yürütmesine paralel bir şekilde düşünüldüğünde, Hemşin köylerindeki Türkçe ağızlarda beş adet ünlü bulunmasının bu dillerden kod kopyalanması suretiyle gerçekleştiği düşünülebilir. Bu köylerin sakinleri Homşetsma’ya çok daha fazla aşina olduğu için incelediğim Türkçe ağzında kullanılan beş ünlülü sistemin Homşetsma’dan kod kopyalanması suretiyle oluşmuş olması kuvvetle muhtemeldir.

A. /o/ foneminin kullanımına dair sınırlamalar

Standart Türkçede /o/ fonemi bir sözcüğün sadece ilk hecesinde bulunabilir. Doktor ya da horoz gibi sıkça kullanılan sözcükler alıntı sözcüklerdir ve bu kısıtlamanın istisnalarıdır. İncelediğim Hemşin köyünde kullanılan Türkçe ağızda da, /o/ fonemi Türkçe kökenli sözcüklerin sadece ilk hecelerinde bulunabilmektedir. Bununla birlikte, bu ağızda /o/ foneminin kullanımına dair kısıtlamanın ihlal edilmesinin başka birçok örneğini daha bulmak mümkündür. Standart Türkçede var olan istisnaların yanı sıra bu ihlallere özellikle yaygın olarak kullanılan Homşetsma kökenli sözcüklerde sıkça rastlanır.
[1] ibid., pp.318-319.
Standart Türkçedeki /o/ fonemine dair kısıtlamalar, bu ağız için şu şekilde yeniden tanımlanabilir: Türkçe kökenli sözcüklerde /o/ fonemi, /m/ ve /n/ ünsüzlerinden önce gelmediği sürece, ilk hece haricindeki hecelerde bulunamaz Bu ilginç fenomen sadece incelediğim ağza özgü değildir. Hemşin’deki diğer bazı Türkçe ağızlarda[1] ve Homşetsma’da[2] da yaygın bir şekilde görülmektedir. Ancak bu kısıtlama da alıntı sözcükler için geçerli değildir.
Bu fenomenle ilişkili olan diğer bir ilginç olgu daha vardır. Aşağıdaki verilerden de görülebileceği gibi /a/ ünlüsü /m/ ve /n/ ünsüzlerinden önce gelememektedir. /a/ ünlüsünün ardından ekleme nedeniyle /m/ ve /n/ ünsüzlerinden önce gelmek durumunda kaldığında /a/ ünlüsü /o/ ünlüsüne dönüşmektedir.
[1] Turgut Günay, Rize ili ağızları, (Ankara: Kültür Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayınları, 1978), p.31.
[2] Bert Vaux, “Hemshinli: the forgotten Black Sea Armenians”, Journal of Armenian Studies, 6.2: 2001, p.59.
Bunun bir biçimsel sesbilim fenomeni olarak yorumlanması mümkündür ancak ona örneğinden de anlaşılabileceği üzere bu sözlüksel bir fenomendir.
Bildiğimiz kadarıyla Türkçenin hiçbir tarihsel döneminde bu tür bir özellik bulunmamaktadır. Bu nedenle, /a/ ünlüsünün /m/ ve /n/ ünlülerinden önce gelememesi bu ağız açısından bir yenilik olarak kabul edilebilir. Vaux[1] Klasik Ermenicede /m/ ve /n/ ünlülerinden önce gelen /a/ ünlüsünün Homşetsma’da /o/ ünlüsüne dönüştüğünü göstermiştir. Bu da, söz konusu Türkçe ağızda varılan bu özelliğin Homşetsma kaynaklı bir yenilik olarak yorumlanmasını destekleyen bir kanıttır.

A. Ünsüz Sistemi

[1] Bert Vaux, “Hemshinli: The Forgotten Black Sea Armenians”, Journal of Armenian Studies, 6.2: 2001, s. 59.
Türkçe ağzın Homşetsma’yla ilişkisine dair örneklere bu ağızda kullanılan ünsüz sisteminde de görmek mümkündür. Çoğu konuşurlar iki ağızlı ve bazıları da iki dilli olduğundan, ünsüz sistemi oldukça karmaşıktır. Burada özellikle ötümsüz, dişyuvasıl, patlamalı-sürtünmeli /ts/ ve ötümlü, dişyuvasıl, patlamalı-sürtünmeli /dz/ seslerinden bahsetmek istiyorum. Bu ünsüzler incelenen ağızda birer fonemdir.
/ts/ : ötümsüz, dişyuvasıl, patlamalı-sürtünmeli
/ç/ ünsüzü bu fonemin serbest çeşitlemesi olarak kullanılmaktadır, /ç/ ve /ts/ ünsüzleri her ortamda birbirinin yerine geçebilecek şekilde kullanılmaktadır. Ancak /ts/ çok daha yaygındır.
/ç/-/ts/ ya da /c/-/dz/ gibi belirli varyantlar için minimal çiftler bulunmamakta ve farklı konuşurlar tarafından ya da aynı konuşur tarafından farklı zamanlarda keyfi bir şekilde kullanılabilmektedir. Belirli fonemik ünsüzlerin köylerdeki farklı kuşaklar arasında nasıl çeşitlendiği kolayca gözlemlenebildiğinden bunun sesbilimsel bir fenomen olmasının yanı sıra sosyolinguistik bir fenomen olarak değerlendirilmesi de doğru olacaktır.
Homşetsma[1], Lazca[2] ve Pontus Rumcasında[3] da kullanılmakla birlikte Standart Türkçede bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu fonemlerin söz konusu ağızda bulunması da Homşetsma’nın etkisiyle açıklamak mümkündür.
Burada sunulan verilerden hareketle söz konusu Türkçe ağzın oluşumunda Homşetsma’yla sadece sözcük dağarcığı alışverişinin ötesine geçen bir etkileşimden söz edilebileceği görülmektedir. Burada altını çizmek istediğim nokta, ünlü ve ünsüz sistemleri ya da Türkçenin karakteristik özellikleri olan bazı kısıtlamaların kod kopyalanması nedeniyle yeniden tanımlanması gibi ağzın temel yapısını belirleyen unsurlar olduğudur. Burada tespit edilen bir etkileşimin sözcük dağarcığı alışverişine kıyasla çok daha derin bir ilişkiyi ifade ettiği açıktır.

A. Çoğulluk

Buraya kadar, incelediğim Türkçe ağızdaki bazı olguların açıklanması için Homşetsma’ya başvurmamızı gerektiren bazı örnekler sunmaya çalıştım. Bu ağızdaki kimi olguları açıklamak için de benzer bir şekilde Türkçenin arkaik bazı özelliklerine bakmak gerekmektedir. Bunlardan bir örnek vermek istiyorum.Bu ağızdaki soneklerin en önemli özelliği tek morfemli olmaları ve bu nedenle de uyum kurallarına uymamalarıdır. Uyum kurallarına uymayan sonekler hemen tüm Doğu Karadeniz Türkçe ağızlarında yaygındır. Brendemoen[4] tarafından da belirtildiği üzere, “burada, belirli sonekler değişken ön sonekler şeklinde standartlaşma eğilimindedir. Örneğin üçüncü çoğul şahıs çekim eki –ler gibi. Daha az rastlanmakla birlikte datif ve lokatif sonekler de böyledir. Diğerleri uyum kurallarına uymayan arka sonekler olarak sabitlenmiştir. Dilek-şart eki –sa ve olumsuzluk soneki –ma gibi. Benzer örnekler rastgele
[1] Sally J. Berens, “The phonetics and phonology of Homshestma”, Unpublished dissertation, (Harvard College, 1997), p.4.
[2] G. Kojima, & İ. Avcı Bucaklişi, Laz Grammar, (İstanbul: Chiviyazilari, 2003), p.407.
[3] Bernt Brendemon, The Turkish dialects of Trabzon their phonology and historical development, Vol.1, (Wiesbaden: Harrasowitz Verlag, 2002), p.105.
[4] Bernt Brendemoen, “Turkish dialects”, in L. Johanson and É.Á. Csató (eds.), Turkic Languages, (London and Newyork: Routledge, 1998), pp.238-239.
her yerde bulunabilmektedir.” Öner[1] ve Pehlivan[2] da sırasıyla belirli Trabzon ve Hemşin ağızlarında benzeri bir tek morfemli sonek yapısından söz etmektedir. Benim incelediğim ağızda çoğulluk –ler sonekiyle ifade edilmektedir ve bu sonekin çeşitlemesi yoktur, yani tek morfemlidir. Aşağıdaki tabloda isim çoğullaşmasının bazı örnekleri sunulmaktadır[3]:
[1] Yasemin Öner, “Harheş dialect: a phonological and morphological analysis”, Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, (Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul, 1978).
[2] Serkan Pehlivan, “Rize ili Hemşin ağzı”, Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, (Ankara: Gazi Üniversitesi, 2002).
[3]Çoğullaştırma morfemiyle ilgili diğer bir fenomen de bir kişinin adının aile, grup ya da cemaatini ifade etmek üzere çoğullaştırılmasıdır. İncelediğim ağızda bu iki şekilde ifade edilmektedir: Şeriballer geldi ya da Şeribal uler geldi İkinci form birincisine gore çok daha yaygındır.
Tablo 7: İsim çoğullaşması örnekleri
Bu tek morfemli çoğul soneki söz konusu ağza özgü değildir ve bazı çevre Türkî ağızlarda da bulunabilmektedir[1]. Johanson[2] Türkçede isimlerin çoğulluk soneki ve fiillerin çoğulluk sonekinin farklı kökenlerden geldiğini kayda değer bir şekilde göstermiştir. Ona göre, Türkçede fiillerin çoğullaştırma soneki, “olmak” fiilinin çoğul haliyle ilişkili olan *erler>iler>ler kaynaklıdır. Örneğin Standart Türkçede insanlár (isim) ve insánlar[3] (fiil) farklı vurgu yapılarına sahiptir. İnsanlár (isim), durumunda -ler soneki tiz tonlanır çünkü isimlerin çoğulluk sonekidir. Öte yandan, insánlar (fiil) durumunda –ler tiz tonlanmaz çünkü aslında önceki sözcükle birleşen ayrı bir sözcüktür. Johanson bu vurgu farklılığını bir köken farklılığı şeklinde yorumlamaktadır. Johanson’un değerlendirmesi dikkate alındığında, incelediğim ağızda isimlerin ve fiillerin çoğulluk sonekleri arasında bu vurgu farklılığının değişik bir ifadesiyle karşılaşılmaktadır
[1]Çeşitli Türkçe ağızlarındaki çoğulluk sonekleri için bkz. Lars Johanson, Pluralsuffixformen im Südwestürkischen, (Mainz: Akademie der Wiss. u. d. Literatur, 1981).
[2] ibid.
[3] Bu örneklerde aksan vurguyu belirtmektedir..
Tablo 8: Fiil çoğullaşması örnekleri
Fiillerin çoğullaşmasında, morfem sonu /r/ bazen keyfi bir şekilde düşürülmekteyken, isimlerin çoğullaştırılmasında böyle bir düşmeye rastlanmamaktadır. Türkçede bu tür düşmeler genellikle vurgu yapısıyla ilişkili olduğundan dolayı, bu özellik Johanson’un belirttiği köken farklılığının açık bir ifadesi olarak kabul edilebilir.
Bazı kaynak kişiler, özellikle de genç olanlar, -lar­ sonekini nadiren de olsa kullanmaktadır. Bu haliyle sadece isimlerin çoğullaştırılmasında kullanılmaktadır. Benim görüşüm bunun söz konusu ağız için üretken olmayan bir yenilik olduğudur.

III. Sonuç

Bu verilerden belirli sonuçlar çıkarmadan önce bir mantık ilkesini hatırlatmak istiyorum. Tekil olgular evrensel önermeleri kanıtlayamazlar ancak destekleyebilirler. Buna karşılık, tekil olgular evrensel önermeleri yanlışlayabilirler. Dolayısıyla Hemşin kültürüne dair genel birtakım varsayımlar ileri sürmeden önce bu olguların neleri yanlışladığını tartışmak daha doğru olacaktır. Yanlışlanan önermelerin ilki Hemşin kültürünün dilbilimsel olarak ikiye bölünmüş olduğudur. Verilerimiz bunun doğru olmadığını göstermektedir. Hemşin’in coğrafi olarak doğu ve batı bölgeleri arasında belirli farklılıklar bulunmakla birlikte bu farklılıklar kanımca katı bir ayrım çizgisinden çok bir kültür içerisinde kabul edilebilir çeşitlemeler olarak görülebilir. Bu anlamda Hemşin kültürü radikal bir şekilde ikiye bölünmüş bir kültür olarak değil, aksine bir bütün olarak düşünülmelidir.
Yanlışlanan ikinci önerme de Hemşin kültürünün bir bütün olarak sadece Türk ya da sadece Ermeni kültürünün bir çeşitlemesi olduğudur. Burada sunulan veriler açıkça göstermektedir ki Hemşin kültürü içerisinde Ermeni kültüründen gelen ve Türk kültüründen gelen bir takım kültürel kodlar bulunmaktadır ve bunlar öylesine geriye dönülemez bir şekilde birleşmiştir ki hala varlıklarını sürdürebilmektedir. Bu etkileşim, sözcük alışverişinin ötesine geçerek bir ağzın ünlü sistemi gibi derin yapılarına sirayet etmiştir. Sözcük dağarcığı düzeyinde bir etkileşim her zaman mümkündür ve güçlü bir kültürel etkileşim anlamına gelmeyebilir. Buna karşın, bir dilin ünlü sisteminin kopyalanması oldukça güçlü bir kültürel ilişkinin ifadesidir. Dolayısıyla elimizdeki veriler Hemşin kültürünün salt Türk kültürünün ya da salt Ermeni kültürünün bir çeşitlemesi olduğu iddiasını yanlışlamaktadır. Bilakis, bu veriler Hemşin kültürünün melez bir kültür olduğunu ispatlamamakla birlikte çok güçlü kanıtlar sunmaktadır.
Benim görüşüme göre yukarda dile getirilen iki iddianın da aynı verilerle yanlışlanması bir tesadüf değildir çünkü bu iddialar birbiriyle derinden ilişkilidir. Melez kültürlerin incelenmesinde sıkça görülen bir hata, bu kültürleri parçalara bölerek kısmi incelemelerden genel sonuçlar çıkarmaktır. Hemşin kültürü örneğinde görülebileceği üzere, araştırmacılar genellikle kendi önyargılarını ya da varsayımlarını destekleyecek bölgeler üzerine odaklanmaktadır. Bunu yaparken de diğer bölgelerden gelen verileri, kültür içerisindeki çeşitlenmeleri ya da kültürün melezleşme sürecinde oluşan yenilikleri göz ardı etmektedir. Örneğin Türkiye’de Hemşin üzerine yapılan çalışmaların büyük ağırlıkla Çamlıhemşin ve Hopa üzerine odaklanmış olmasına rağmen Çayeli ya da İspir’deki Hemşin köyleri konusunda yok denecek kadar az çalışma bulunması bu anlamda bir tesadüf sayılamaz. Ermenistan’daki Hemşin köyleriyse Türkiye’deki araştırmacılar için tamamen meçhuldür.
Her ne kadar daha fazla kanıta ve veriye ihtiyaç duyulsa da, öyle görünüyor ki Hemşin kültürü melez kültür tanımına uymaktadır. En azından elimizde bunu yanlışlayan bir veri henüz yoktur. Ancak, Hemşin kültürünün, Doğu Karadeniz kültürünün bir parçası olarak anlamak için Türk ve Ermeni kültürlerinin yanı sıra Laz, Gürcü ve Pontus Rum kültürleriyle ilişkisinin incelenmesi daha ilginç ve önaçıcı olguların ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Hepinize teşekkür ederim.
------------------------------------------------
[1] Türkiye dışında yaşayan Hemşinliler de vardır. Daha detaylı bilgi için bkz. Vaux, B. “Hemshinli: the forgotten Black Sea Armenians” Journal of Armenian Studies, 6.2: 2001, 47-71. Rusya’da yaşayan Hemşinliler ve Sovyet dönemi boyunca tarihleri için bkz. Hovann Simonian,“The vanished Khemshins”, Journal of Genocide Research, v.4. 3: 2002, pp. 375-385.
[1] Trabzon, Samsun, Ordu, Sakarya, Bolu, İzmit ve İstanbul’da da buralara çeşitli nedenlerden dolayı göç eden Hemşinliler tarafından kurulmuş olan Hemşin köyleri vardır.
[1] Gülsen Balıkçı, “Rize-Pazar/ Akbucak, Ortayol ve Uğrak köylerinin etnik yapıları”, Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, (Ankara:Ankara Üniversitesi, 1997), p.43, Levon Haçikyan, Hemşin gizemi, (İstanbul: Belge Yayınları, 1996), p.53, Ali Gündüz, Hemşinliler, (Ankara: Ardanuç Kültür Dayanışma Derneği, 2002), p.54, Hovann Simonian, “History and identity among the Hemshin”, ISIM NEWSLETTER, (Leiden: International Institute for the Study of Islam in the Modern World, 2004), p.24, Peter A. Andrews, Türkiyede etnik gruplar, (İstanbul: Ant, 1992), pp.181-182.
[1] Gülsen Balıkçı, “Rize-Pazar/ Akbucak, Ortayol ve Uğrak köylerinin etnik yapıları”, Unpublished M.A dissertation, (Ankara:Ankara Üniversitesi, 1997), p.43, Hachikian, H. “Notes on the geography, history, demography, and anthropology of the Hemşinli”, in Hovann Simonian (ed.). The Hemshin: A Handbook, (London: Routledge Curzon, 2005).
[1] ibid, Yusuf Kobal, “Hemşin”, Cennet Rize’nin Sesi, 2: 1991, p.9, Ali Gündüz, Hemşinliler, (Ankara: Ardanuç Kültür Dayanışma Derneği, 2002), p.65, Gülsen Balıkçı, “Rize-Pazar/ Akbucak, Ortayol ve Uğrak köylerinin etnik yapıları”, Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, (Ankara:Ankara Üniversitesi, 1997), p.43.
[1] ibid., p.43, Peter A. Andrews, Türkiyede etnik gruplar, (İstanbul: Ant, 1992), p.182, Ali Gündüz, Hemşinliler, (Ankara: Ardanuç Kültür Dayanışma Derneği, 2002), p.68, Levon Haçikyan, Hemşin gizemi, (İstanbul: Belge Yayınları, 1996), p. 53.
[1] Homşetsma hakkında daha ayrıntılı bilgi için bkz. Sally J. Berens, “The phonetics and phonology of Homshestma”, Yayınlanmamış doktora tezi, (Harvard College, 1997) ve Bert Vaux, “Hemshinli: the forgotten Black Sea Armenians”, Journal of Armenian Studies, 6.2: 2001, 47-71.
[1] Ali Gündüz, Hemşinliler, (Ankara: Ardanuç Kültür Dayanışma Derneği, 2002), p.68, Orkun Yaman, “Etniklik ve Hemşin üzerine”, Halkbilimi. 7:1998, p.56.
[1] Levon Haçikyan, Hemşin gizemi, (İstanbul: Belge Yayınları, 1996), p.55, Hovann Simonian, “History and identity among the Hemshin”, ISIM NEWSLETTER, (Leiden: International Institute for the Study of Islam in the Modern World, 2004), p.24.
[1] Ayşenur Kolivar, “Turkish vowel harmony and the dialects of Rize: a case study in Elevit” Yayınlanmamış makale.
[1] Bernt Brendemon, “A note on vowel rounding in the Trabzon dialects”, in A. Sumru Özsoy et al. (eds.), Studies in Turkish linguistics, Proceedings of the Tenth International Conference in Turkish Linguistics, (İstanbul: Boğaziçi University Press, 2003), pp.318-319.
Yasemin Öner, “Harheş dialect: a phonological and morphological analysis”, Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, (Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul, 1978), p.16.
[1] Turgut Günay, Rize ili ağızları, (Ankara: Kültür Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayınları, 1978), p. 27 “Bunun sonucunda Rize ili ağızlarında diftonglar ve yazı dilinin tesiriyle doğan bazı analojik biçimler dışında ı, ö, ü seslerine rastlamak mümkün değildir.”[1] Bernt Brendemon, “A note on vowel rounding in the Trabzon dialects”, in A. Sumru Özsoy et al. (eds.), Studies in Turkish linguistics, Proceedings of the Tenth International Conference in Turkish Linguistics, (İstanbul: Boğaziçi University Press, 2003), p.318.
[1] ibid., pp.318-319.
[1] Turgut Günay, Rize ili ağızları, (Ankara: Kültür Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayınları, 1978), p.31.
[1] Bert Vaux, “Hemshinli: the forgotten Black Sea Armenians”, Journal of Armenian Studies, 6.2: 2001, p.59.
[1] Bert Vaux, “Hemshinli: The Forgotten Black Sea Armenians”, Journal of Armenian Studies, 6.2: 2001, s. 59.
[1] Sally J. Berens, “The phonetics and phonology of Homshestma”, Unpublished dissertation, (Harvard College, 1997), p.4.
[1] G. Kojima, & İ. Avcı Bucaklişi, Laz Grammar, (İstanbul: Chiviyazilari, 2003), p.407.
[1] Bernt Brendemon, The Turkish dialects of Trabzon their phonology and historical development, Vol.1, (Wiesbaden: Harrasowitz Verlag, 2002), p.105.[1] Bernt Brendemoen, “Turkish dialects”, in L. Johanson and É.Á. Csató (eds.), Turkic Languages, (London and Newyork: Routledge, 1998), pp.238-239.
[1] Yasemin Öner, “Harheş dialect: a phonological and morphological analysis”, Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, (Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul, 1978).
[1] Serkan Pehlivan, “Rize ili Hemşin ağzı”, Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, (Ankara: Gazi Üniversitesi, 2002).
[1]Çoğullaştırma morfemiyle ilgili diğer bir fenomen de bir kişinin adının aile, grup ya da cemaatini ifade etmek üzere çoğullaştırılmasıdır. İncelediğim ağızda bu iki şekilde ifade edilmektedir: Şeriballer geldi ya da Şeribal uler geldi İkinci form birincisine gore çok daha yaygındır.
[1]Çeşitli Türkçe ağızlarındaki çoğulluk sonekleri için bkz. Lars Johanson, Pluralsuffixformen im Südwestürkischen, (Mainz: Akademie der Wiss. u. d. Literatur, 1981).
[1] ibid.[1] Bu örneklerde aksan vurguyu belirtmektedir..

Hiç yorum yok: