30 Mart 2009 Pazartesi

'ELİM KIRILAYDI DA, FİLANCAYA OY VERMESEYDİM'

‘SANDIK ASLANI’ SEÇMEN
NE OLDURDU, NE ÖLDÜRDÜ


Küresel kriz etkisini gösterdi ve halkı sıkıntıya sürükleyen AKP iktidarı, seçmen tarafından uyarıldı. Aslında bu uyarı, seçimlerin kış aylarına girerken yapılması ihtimalinde cezalandırmaya dönebilirdi… Seçmen beceriksiz iktidarın oy yüzdesini kısarak bi’miktar not kırarken, gene beceriksiz muhalefetin de heveslenmesine yol açmayacak kertede oyunu artırmıştır. Tabii bütün bunların büyük hesaplar kapsamında yapıldığını söylemek pek olası değil; çünkü seçmen de seçtiği partiler kadar beceriksiz. Bu halk, çok partili rejime geçildiği tarihten beri, oy verdiği günün ertesi sabahından itibaren, “Elim kırılaydı da, oy vermeseydim” deyip, sandık başına gittiğinde gene aynı beceriksizliği gösterip kendini yoksulluğa ve yoksunluğa mahkûm edenlere oy verebilmiştir. Hatta yükünü taşıdıklarını –güya- omuzundan atarken, benzer odakları yeni seçimlerde boşu boşuna sırtlanarak bu beceriksizliğini ezelden ebede göstermiştir…
Öte yandan çok öz bir genelleme yaparsak; Doğu’daki mücadelenin de iki yönü olduğunu gözlemleyebiliyoruz. DTP, gördüğü onca baskı ve zulme karşın; seçimlerde başarı kazanmış ve elindeki il sayısını 5’ten 8’e yükseltmiştir… Bu kesin bir başarıdır ama iyi irdelenmelidir. Etnik politikanın oy topladığı ama farklı bileşenleriyle keskinleşen mücadele ortamının getirisini; ne yazık ki DTP’ye koşut biçimde ve geliştirdiği ‘mikro milliyetçi’ söylemle MHP elde etmiştir. Batı kentlerinde zerresi görünmeyen faşist parti buralara giden ‘şehit’ cenazeler nedeniyle oylarını geliştirebilmeyi bilmiştir.
Dikkati çeken bir nokta da aslında yazıya giriş cümlesi ve sonuçların gerekçesi olarak gösterilmiş olunmasına karşın; hiçbir parti ekonomik felaketin bugünü ve gelecek boyutları üzerine hiç cümle kurmayarak seçmenin oyuna talip olmasıdır… Oysa, bunca yolsuzluk ve şaibe ile ekonomiye ve geleceğe ilişkin güven duyguları azalan başka halklar söz konusu düzen partilerinin hepsini yerle yeksan edebilirdi. Bunun gerçekleşememesinin temel bir nedeni de toplumsal muhalefeti sürdürecek enerjinin kimsede olmayışı. Solcular, sosyalistler birbirleriyle tamamen manasız bir boğuşma içinde vakit ve konum yitirerek; halkın memnuniyetsizliğini örgütleyememiştir. Örgütleyebilecek gibi de görünmemektedir… Ufuksuz, hazımsız, kumpasçılığı bir Bizans geleneği sanarak sahiplenmesi, öngörüsüzlüğü, tahammülsüzlüğü ve beceriksizliğinin nedenleri aramak yerine lokal bile sayılamayacak ‘tarihten bir sayfa’ benzeri ‘başarıları’ cilalamaktan başka bir girişimde bulunmayacaksa, hakikaten halkın solculara umut bağlamasının zaten anlamı yok. Böyle de oluyor nitekim…
Türkiye solunun bir parçası ve partisi olmak istiyorsa DTP, ‘Serok Apo’ figürünü acilen bir kenara bırakarak –gerektiği ilgi ve takibi elden bırakmayarak- etnik söylemini ‘reel politik’ ortamdan uzak bir dosyanın içinde unutmalıdır… Sol, sosyalist görünümlü partiler, particik ve odakların tamamı ‘küçük olsun benim olsun’ zevzekliğini bir kez olsun sonlandırmalıdır. Yalandan, ‘-mış-‘ gibi yaparak değil, kesinkes bir tutum olarak dükkâncıklarının kepenklerini indirerek Türkiye solunun partisi olmak yönünde tutum almalılar… Kimse kendini solun önemli bir bileşeni ve rengi olduğu vehmine de kapılmamalı; etnik oyları saymazsanız, halkın bu kesime teveccühü yüzde bir mertebesinde… Çalışmayana ilgi ve oy yok… Böyle olunca da iddianızı kendiniz bile ciddiye almayıp, palavraların uçuştuğu kulislerin dumanında ömür tüketiyorsunuz…

TANE TANE ENSTANTANELER…
Beyoğlu’nda AKP az kalsın kaybediyordu… Zorunlu göçle Beyoğlu’na gelmiş ailelerden binlerce kadına ‘meslek edindirme kursları’ açarak; oylarına göz ve el koyma çabası; CHP’nin iyice berbat Ermeni düşmanı bir gazeteci eskisini aday göstermesi ve solcuların bölünmüş ve hatta iyice dağılmış oylarına rağmen az kalsın kaybediyordu AKP…
Kadıköy’de ise Türkiye ölçeğinde süren ideolojik çarpışmanın tarafları oldu Selami beyle (CHP) Sinan hoca (AKP)… Sonuç, sosyal demokrat zannıyla verilen oyların sonucu milliyetçi CHP kesin bir zafer elde etti… Aslında kişisel olarak daha demokrat bir konumda olan AKP adayı ise yenildi. Umut ettiği halde… Ataşehir ve Sancaktepe’yi ayırarak Kadıköy’ü tamamen CHP’ye terk eden AKP ise ümitvar olduğu buralardan Ataşehir’de beklenmedik bir yenilgi aldı. Elindeki 6 ilçe belediyesini kaybettiği gibi… Sürpriz Adalar ilçesi oldu. Eski kaymakamlarını belediye başkanı seçen Adalılar, ‘çocukluk arkadaşları’ eski ANAP’lı, yeni AKP’li belediye başkanını bir kez daha seçmemiş oldu. Arkadaş hatırının da bir yere kadar gitmesi mümkündü. Böylece 22 Temmuz arifesinde bağımsız aday Ufuk Uras’a ciddi oy katkısıyla yüzünü gösteren Adalı oyları, bi’miktar alternatifsizlik nedeniyle de CHP’yi tercih etti…
Sandık başına ortalama bir tek oy bulabilen Bey-oğlu’nun ‘feminist’ bağımsız adayı Ülfet Taylı gibi bir başka kadın ve bağımsız aday da Kadıköy’de hüsrana uğradı. Onca çalışmaya ve birlik hayaline rağmen, ümit edilen oyun bile yüzde 80 altında alınan oylar, ‘oyları bölmek istemeyen’ kimi ‘solcu’lar tarafından milliyetçilere teslim edildi… Yeni bir seçime kadar beklemeden her düzeydeki isimlerin şimdiden saptanarak ve çok çalışarak; başka ittifaklara, birliğe ve seçimlere…

Hiç yorum yok: